İmgeleme zihinsel bir süreçtir. Aslında bizim doğal düş gücümüz. Yani hiçbirimize yabancı bir şey değil, her an her dakika kullanıyoruz. En basit örneği vereyim günde çok kez gözümüz dalar, o an saniyeler içinde birçok yere gider gezer geliriz. Otomatik ve bilinçsiz şekilde kullanırız. Farkında olarak ya da olmayarak kullandığımız evrenin temel yaratıcı enerjisidir.
BİLİNÇ BİLMEDİĞİ BİR ŞEYİ KURGULAYAMAZ. DÜNYADA OLMAYAN BİR ŞEY KURGULANAMAZ. Aslında hayal ederken, tasarım yaparken olması mümkün olan şeyleri kurguluyoruz. Ama nedense çoğu hayal aşamasında kalıyor. Farkında olarak ya da olmayarak kendi yarattığımız olumsuz programların, virüslerin etkisiyle kendimize blokaj koyuyoruz. Hayatımızda olmasını çok istediğimiz şeyleri de bu şekilde hayatımızda gerçekleştiremiyoruz.
Hem katıldığım eğitimlerde, hem verdiğim eğitimlerde, hem de yakın çevremde bilinçli olarak gözlemleye başladığımda şunu gördüm ki, herkes imgelemeyi aynı derecede kullanamayabiliyor. Kullanıyoruz ama hayatımızda işe yarayacak ölçüde kullanamayabiliyoruz. Bu nedenle de hayalini kurduğumuz şeyleri hakikat boyutuna aktaramıyoruz. Doğru imgelemeyle bunları başarmak mümkün.
Öncelikle niyet etmeliyiz. Niyet toprağa ektiğimiz tohuma benzer. Domates ekersek, domates; karpuz ekersek, karpuz çıkar. Yani ne ekersen onu biçersin. O tohumu ektiğin zaman, ihtiyaç olan şartları, güneşi, suyu temin ettikten sonra akışa bırakmalı, beklemelisin. Bu noktada önemli olan şey niyetimizin içerdiği enerjidir. Niyet belirleyicidir ve yaşadığımız olaylar ona göre şekillenir.
Mottomuz: "NE ÇEKERSEN, ONU YAŞARSIN."